#sosyalmedyacanavarıolmakistermisin? Workshop etkinliği üzerine…

Oğuzhan Saruhan’a hitaben,

Bir süredir sosyal medya ile alakalı eğitim araştırmaları yapıyordum ve İstanbul Boğaziçi Enstitüsü’nün Sosyal Medya Uzmanlığı eğitimini aldım. Bu alanda kendimi nasıl daha ileri geliştirebilirim diye düşünüyordum ki, biletix de gezinirken karşıma Sosyal Medya Canavarı Olmak İster Misin? adlı etkinlik çıktı. Evrenin çekim yasası bu olsa gerek dedim ve tıkladım. Açıklama kısmını okuduktan sonra Oğuzhan bey’i İnstagram’da takip etmeye başladım. Aynı isimde kitap çıkartmış, önce kitabını inceleyip daha sonra bileti alırım dedim kendime. Hemen Babil.com’dan siparişimi verdim. Ertesi gün kitabım geldi. İncelemeye başladım ve hoşuma gitti. Sade, açıklayıcı ve samimi bir dille kaleme almış olduğu kitabını beğendim ve biletix’e girip bileti aldım.

23 Ocak Perşembe akşamı Mastercamp Eğitim Platformu’nda yaklaşık olarak 2 saatlik bir workshop eğitimine katıldım. Zamanın kısıtlı olması sebebiyle hazırlamış olduğu sunumunda her konuya değinemediğini, önemli ana konuların birkaçını işlediğini belirttikten sonra eğitim başladı. Yıllardır içinde bulunduğu sektörel tecrübelerini anlatmasının yanısıra hazırlamış olduğu eğlenceli örnekleriyle workshop’a renk kattı. Öğretici olmanın kabiliyet gerektiren önemli bir husus olduğunu düşündüğümden Oğuzhan bey’in samimi ve akıcı konuşma dili sayesinde hiç sıkılmadan hatta ve hatta bitmesini istemediğimiz, gerçekten çok güzel bir workshop etkinliği oldu, yüreğinize sağlık hocam

Bilgi paylaşıldıkça değer kazanır!

İç sesim ile daldan dala…

Bir daha bu dünyaya şu an ki bedenimiz, benliğimizle geleceğimizin garantisi var mı? -bilemiyorum! Hadi gelmeyeceğimizden ele alalım, neden insanlar bu kadar bencil? Neden kırıp dökmeyi marifet sanıyorlar? Nefes aldığımız her an bu kadar özel ve bir saniyenin bile geri dönüşü olmuyorken neden güzel olabilecek şeyleri mahvetmeyi seçiyorlar? Dünya iyilik ve kötülük kelimelerinin savaşını verdiğimiz bir gezegen… Bu iki kelimenin hassas bir dengesi olduğunun da farkındayım fakat benim anlamlandıramadığım şey insanların iyilikten çok bilinçli ya da bilinçsiz kötülüğü seçmeleri. Aklım çok karışık ve zaman zaman kendime şunu soruyorum ‘sorun sende mi acaba? ’ Evet belki de sorun bendedir. Bu kadar hassas olmak, her şeyi iyi yönünden düşünme içgüdüsünden vazgeçememek ve ne kadar yorulursam yorulayım kendimi değiştirememek.  

Son zamanlarda kendi kabuğuma çekildim. İnsanlardan uzaklaşmak, kendi iç sesimle yalnız kalmak iyi gelmeye başladı. İlk adım şahsi İnstagram hesabımı geçici olarak dondurmakla başladım. Değerli olduğunu bildiğim zamanımı ister istemez nasıl da boşa geçirdiğimi fark ettim. Çünkü sosyal medyayı gerçek anlamıyla kullanamıyoruz. Bu aksi söylenemeyecek acı bir gerçek! Kadın erkek ayırmaksızın paylaşılan fotoğrafların güzelleşmek adı altında photoshop programlarıyla olduğundan farklı göstererek kendini beğendirmeye çalışan profil hesapları hemen herkesin takipçi listesinde vardır. Neden böyle bir şeye ihtiyaç duyuluyor? Neden kişi(ler) doğal benliklerini kabul edemiyorlar da başkalaşmaya çalışıyorlar? Paylaşılan bir gönderinin beğeni sayısı neden bu kadar önemli? Ego savaşlarına dur demeli… -Kafamda deli sorular! – 

Uzun zaman önce internette gezinirken bir deneme yazısına denk gelmiştim. Güzellik hakkında yazılmış olan bu deneme yazısında bir cümle vardı ki silkelenip kendime gelmemi sağladı. ‘Makyaj kadının maskesidir.’ Bir kaç gün bu cümleyi düşünmeden duramadım. Ucu açık bir cümleydi, nasıl anlamak istediğine bağlı olarak kişi kendine göre yorumlayabilirdi. Maskenin kelime anlamını okudum önce; tanınmamak için yüze geçirilen, boyalı kartondan, plastikten vb. yapılmış, insan ya da hayvan yüzü biçiminde yapay yüz.  Sonra kendime şu soruları sordum: Neden makyaj yapıyorsun? Daha güzel görünmek için mi? Hoşlandığın kişiye karşı kendini beğendirme arzusu mu? Kullandığın ürün ne kadar iyi olursa olsun maddi manevi sana verdiği zararları düşünüyor musun? Ve bunlara benzer birçok sorunun cevabını kendime verdikten sonra kendimi olduğum gibi kabul etmeyi öğrendim ve kendimi aslında doğal halimle daha çok sevdiğimi fark ettim. Evet ben maske takmak istemiyordum. Beni sevecek kişi ben olduğum için doğal halimle sevmeliydi! Sivilce izlerim kapansın diye kullandığım BB Krem ve pudranın aslında yüzümde ne kadar ağırlık yaptığını ve bir süre kullanmayı bıraktıktan sonra ve doğru temizleme ve cilt yenileme ürünleriyle izlerime elveda dedim. Sadece özel günlerde makyaj yapacaksam yapıyorum ve kısa bir süre sonra hemen silme isteği geliyor. Günlük makyaj yapacaksam da rimel ve ruj sürüp çıkıyorum. (Kadın dediğin bakımlı olmalı, ama bu demek değil ki boya küpüne batmalı! Doğal ürünlerle, bitkisel kozmatik ürünleriyle makyaj yapmadan da güzelleşebilir, bakımlı görünebilirsiniz. Naçizane düşüncem…)  

ikinci adım okumaktan keyif alacağım ve bana bir şeyler katacağını düşündüğüm kitaplar satın almak oldu.

  • İlber Ortaylı- Bir Ömür Nasıl Yaşanır?
  • Nigel Cumberland- Başarılı İnsanların Yaptıkları 100 Şey
  • Meltem Güner- Sırlar Bohçası
  • Anette Inselberg- Her Şey Değişir
  • Stephen R. Covey- Etkili İnsanların 7 Alışkanlığı
  • Whitney Johnson- Cesur ol, Hayal et, Yap
  • Ethem Emin Nemutlu- Nasip Niyete Vurgundur

Bir tutam huzur tarifi;

Orta şeker türk kahvesi yanında bir parça çikolata ve okumaya başladığım kitabım.

Şuan okumakta olduğum Anette Inselberg’in Ritüeller Kitabı, Her Şey Değişir kitabı. Bitirdikten sonra kitap incelemesini kalemim yettiğince senine paylaşmaya çalışacağım.

Zaman ayırıp blog yazımı okuduğun için teşekkür eder, mutlu günler dilerim!..

Sevgilerimle